14 Kasım 2013 Perşembe

Hayatını değiştirmek isteyen "İNSAN"

     Kendimize bahaneler uydurmaktan daha iyi bildiğimiz bir şey yoktur herhalde. Geçmişte yaşadıklarımızın, bütün yaşadıklarımızın, hayal kırıklarının altında hep biz varız. Ben ve benim kötü seçimlerim. O her önüne çıkan fırsatı ön yargılarıyla, çok bilmişlikleriyle iten, ters çeviren BEN. Oysa dünyadaki en değerli varlık insandır hiç şüphesiz, o insanlığın da en değerlisi "BEN".

    Yıllarca bunun böyle olmadığını söylediler. Eminim direk söylemediler bunu.
"Sana uygun gördüğümüz maaş dilimi ...."
"Senin yerinde olmak isteyen dışarıda kaç kişi var biliyor musun?"
"Sen o bölümde yapamazsın, git şunu oku" (favorimdir, mimarlık hayali kurarken gıda mühendisliği okudum)
"O kız fazla güzel şu tam sana göre"
"Komşunun oğlu ......." (bu da çok iyidir)
"..........." (bazen cümle bile kuramaz oraya nasıl oturduğu henüz bilinemeyen tarih öncesinden kalma yönetici)

ve daha niceleri. Peki öyle midir? Söyledikleri gibi yapamaz mıydık? O maaşı almak için dışarıdaki binlerce insandan hiç mi farkımız yok? İlkokulda ağaç çizemedin diye hayalini kurduğun mesleği yapamayacağını söylediklerinde sence çok mu haklılar? Ya da bu hayat senin hayatınsa kararları neden hep başkaları veriyor?

BUNA NEDEN İZİN VERİYORSUN?

       Bu senin filmin, senin senaryon neden başkasına başroller veriyorsun? Hayatını değiştirmeye çevrenden, işinden, şehrinden, tuttuğun takımdan değil, KENDİNDEN başla. Çünkü bu sözleri söyleten, başkalarının boyunduruğunu kabul eden sensin. Sistemler seni köleleştirmek için var. Patronlar nefes almana yetecek kadar verecekler, kendileri ise nefes alamayacakları kadar dolduracaklar o midelerini.

      "Sıradan bir insanım ben nasıl bu düzeni bozarım?" deme, BUGÜN şu anda başla. Aynaya bak onlara ne kadar yanıldıklarını ispat etmek için kendine söz ver. Değişim başlayacak. Emin ol. Yarın sen, bugünden farklı olacaksın söz veriyorum.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Fikir "ilk damla"



Etrafınızda size milyonları çok hızlı bir şekilde kısa sürede kazanabileceğinizi söyleyen insanlar elbette olacaklar. Hayalleri için yaşayan ve çoğunu gerçekleştiremeden ölen insanlarız, biz. Resimdeki gibi paranın gökten yağmasını bekleyen arkadaşlara tek sözüm "beklemeye devam etsinler" çünkü hak edilmemiş bir kazancın beklentisindeler. Ve bu asla olmayacak.

Peki "şans, kader, kısmet, nasip" inanç veya bakış açınıza göre siz ne derseniz deyin nasıl gelecek? Madem o bizi henüz bulmadı, biz ona nasıl gidebiliriz?

Fikriniz olacak. Her şeyden önce müthiş olduğuna inandığınız bir "FİKİR"... O göle düşen su damlası gibi dalga dalga büyümeli, her açıdan aklınıza yatmalı. Her yönüyle kabul etmediğiniz, kendinizin tamamen kabullenmediği bir fikri nasıl başkalarına kabul ettirebilirsiniz? Fikriniz olmalı her yönüyle heyecanlandıran, her düşündüğünüzde gelişen, kendini yenileyen, çürütülemeyen bir FİKİR. Yok mu? İzlemeye geçeceksiniz hayatı, olayları, her şeyi izleyin. Hayatın akışı mutlaka onu karşınıza çıkaracak. Sıfırdan hiç kullanılmamış olmasına gerek yok. Doğru işlenmemiş bir cevherde olabilir. Google ilk arama motoru değildi ama şu an bir çok insan onun dışında bir arama motorunu bilmiyor, hatta arama motorunun ne demek olduğunu da bilmiyor. Elbette ilk çok kıymetlidir ama var olanın daha iyisini yapmak bir adım ileriye götürmek de büyük bir başarıdır.

O fikir işlendikçe en kıymetli halini alır, kusursuzlaşır ve usta bir heykeltraşın son eserine dönüşür. Bazen "artık daha iyisi olamazdı" bile dedirtir. O nokta en çok ulaşmak istediğimiz yer, en büyük hedefimizdir.

Bütün gerçekleşsin-gerçekleşmesin hedeflerimizin, hayallerimizin başlangıç noktası o FİKİRdir.



23 Eylül 2013 Pazartesi

Basamaklar

Merhabalar

Blog kültürü olan birisi değilim aslında fakat yakın zamanda aklıma bir fikir geldi ve bunu hayata geçirmek için en doğru mecranın burası olduğunu düşündüm. Ve bir baktım ki buradayım klavye başında. Burada yazacağım yazılar ve paylaşımlar, HAYATIMI DEĞİŞTİRME kararımı verdikten sonra çıktığım bu yolculukta karşılaştıklarım, başardıklarım ve başaramadıklarımı içerecektir. Başarılı olacağım, buna inanıyorum, öyle olmak zorunda. Dualarım ve açlığım bana umarım kısa zamanda bana hayallerimi getirir. 

Peki neden paylaşım? Çünkü paylaşmak benim hayatımın bir parçası. Paylaşırken ne kadar benciliz, ne kadar içimize kapanık, ne kadar negatifiz. Oysa beklerken, öfkelenirken, kazanırken, övünürken ne kadar cömert ne kadar sabırsız kişileriz. 

Teknik olarak ben bir satıcıyım. Sıradan bir satıcıyı sıradan insanlardan ayıran binlerce fark vardır. 

Çünkü "sıradanlık" belki de kelime olarak "itici" gibi gelse de bu işin kimyası gereği SATICI demek "ürünü veya hizmeti düzenli olarak satabilen kişi demektir" sıradan demek zaten beklenileni verebilendir. Başarısız veya form grafiği düşük olan ya da diğer bir tabirle "satamayan" kişidir. Peki "sıradışı" nedir?

İşte hepimizin cevabını bulmak istediğimiz soru bu? Kendisini işinde ileri seviyelere taşıyarak daha ötesinde "sıradışı" kazançlar sağlayanlar veya kendi çığır açtıkları işlerinin sahibi olanlar nasıl insanlardır? Nerelerde yaşarlar? Ne yer ne içerler? Olayları nasıl analiz ederler? Nelere çok dikkat ederler? Portföylerini nasıl geliştirirler? Fikirlerini nasıl geliştirirler? 

Ve şüphesiz en önemli soru "ben de onlar kadar kazanabilir miyim?"

Umarım cevaplarımızı bu blogdan edinebiliriz.

Sıfırdan başlıyoruz o zaman...